Kaleden döndüğümde saat beş olmamıştı bile. İkindi namazımı kılıp çıkmak
istediğim için biraz odada beklerken aynı odada kalacağımız iki Alman kız odaya
girdiler. Yirmi gündür Avrupa’yı gezen iki kız kardeş olduklarını öğrendim.
Akşamüstü birlikte dışarı çıktık. Araba kiralayacaklarını söylediler ve
uzunca bir süre bunun için uğraştılar. Akşam olduğunda araba kiralamışlardı.
Onlar araba kiralayınca ben de acaba ertesi gün Zagreb’deki rezervasyonumu
iptal edip onlarla takılıp biraz daha ucuza ve keyifli bir maceraya
atılabilirim diye düşünmeye başladım. Göl kıyısında manzarayı seyrederek akşam
yemeği için döndük. Yemek yapmayı bilmiyordum. Onlarsa gittikleri yerde
yemeklerini çoğu zaman kendileri yapıyormuş. Birlikte yiyebilir miyiz dedim,
kabul ettiler. Sayelerinde o akşam makarna da olsa boğazımdan yemek namına bir
şey geçmişti. Slovenya’da bulunduğum sürece pek fazla yemek yiyemediğimi
söylemeliyim. Çünkü yemek türünden bir şey yemeye kalkarsanız 10 Euro’yu gözden
çıkarmanız lazım. Fakat fastfood dükkanlarında yarı fiyatına rahatlıkla
karnınızı doyurabilirsiniz.
Ertesi sabah erkenden kalkıp Zagreb’de rezervasyonumun olduğu hostele mail
attım. Rezervasyonumu Booking üzerinden yapmıştım ve ücretsiz iptal seçeneği
yoktu. Neyse ki yarım saat geçmeden iptal işleminin gerçekleştiğini söyleyen
bir cevap geldi. Ve rezervasyonu Booking üzerinden değil de hostelin kendisiyle
iletişime geçerek yaparsanız Booking fiyatından daha ucuz gelebileceğini de
öğrendim. Fakat Booking üzerinden yaparsanız rezervasyonunuz garanti olur. Hostelle
iletişime geçerek yaparsanız başınıza gelebilecek bir takım aksilikler
olabilir, hazırlıklı olun. Yok yere birkaç Euro fazladan vermeniz gerekebilir.
İptali de gerçekleştirdikten sonra birlikte gezmeyi teklif ettim. Onlar da
benzin parasına ortak olduktan sonra neden olmasın dediler. Kabul ettim ve
onlar önde ben arka koltukta, çıktık yola.
İlk durağımız Kranjska Gora oldu.
Tabi arabayla gezmek farklı oluyor. Meğerse o civarda küçük ve şirin bir göl
varmış. Durup birkaç fotoğraf çekindikten sonra Alplere çıkmak için tekrar
arabaya bindik. O gün dikkatimi çeken diğer bir olay da iki kez karşıdan gelen
arabanın üzerimize doğru gelmesine rağmen şoför koltuğundaki arkadaşımın
kornaya basmayı aklına getirmiş olmamasıydı. Meğerse Almanya’da tehlike durumu
dışında korna çalmak yasakmış. Herhâlde bu yasak sebebiyle korna çalmayı
unutmuşlar. Neyse ki ikinci seferinde kardeşi yan koltuktan uzanıp kornayı bir
Türk gibi kökledi de karşıdan geleni uyandırdı.
Diğer ilginç bir olaysa 1600
metrede başımıza geldi. Slovenya’da hiç görmediğim park görevlisini 1600
metrede görünce bayağı bir şok oldum. Biz de park etmedik tabi onun olduğu
yere. Ayrıca vadi içinde öyle bir yerde durduk ki Slovenya’da en çok beğendiğim
yer orasıydı. Soca Vadisi’nde akan suyun berraklığı ve muhteşem sesi inanılmaz
bir huzur veriyor insana.
O gün dağ tepe dere üstünde geçti. Yolda eğitim
sistemleri hakkında biraz bilgi sahibi oldum ayrıca.
Dil eğitimi bizdekinden
daha erken yaşta başlıyor ve ikinci üçüncü dil için de lise beklenmiyormuş.
İsteyenler daha liseye başlamadan İngilizce dışında da yabancı dil dersi
alabiliyormuş. Zaten ikisinin de konuşmaları ve aksanlarından etkilenmiştim
doğrusu. İngilizceyi açık seçik bir İngiliz aksanıyla konuşuyorlardı. Kardeşlerden küçük olanı Kanada’da
kalmış fakat büyük olanının böyle bir deneyimi olmamasına ve sözel dilsel
dersler yerine sayısal derslere yoğunlaşmış olmasına rağmen İngilizce olarak
kardeşinden altta kalır yanı yoktu.
Akşam döndüğümüzde ocak çalışmadığı için yulaflı bisküvilerle idare ettim.
Rezervasyonumu daha önce yaptırmadığım için de o gece iki İngiliz ve bir
Fransız ile aynı odayı paylaştım.
Sabah erkenden tekrar başkente gidip
gezilecek yerleri gündüz gözüyle gördüm. Önce meydanı, sonra kaleyi yürüyerek baştan başa gezdim. En fazla yarım saatlik yürümeyle görülmesi gereken birçok
yere gidebiliyorsunuz. Kaleden de Ljubljana’nın yukarıdan görüntüsünü seyredip
sıcak havalarda serinleme imkânına sahip oluyorsunuz.
Nehir boyunda çok sayıda
fastfood dükkanı var. Hatta çok da güzel köfte ekmek yapan bir yer var. Ben
orada karnımı doyurdum. Eğer domuz eti yemeyen biriyseniz gittiğiniz her yerde
içindekini sormanız şart. Fakat varsa da söylüyorlar merak etmeyin.
Kapanışı da
akşamüstü meydanda müzisyenleri dinleyerek yaptım. Soğuk iliklerime işlese de
meydanda şarkı söyleyen yaşlı çifti bırakmak zor oldu. Sonra erasmusla giden
bir arkadaşın tarif ettiği bir yerden birkaç çeşit farklı çay aldım. Hediyelik eşya almak isterseniz biraz elinizi cebinize atmanız gerekebilir. Bu yüzden hediyelik olarak anahtarlık
ve Milka dışında pek bir şey getiremedim.
Slovenya’daki son günümde de merkeze
ve otogara oldukça yakın olan Ana Hostel’de kaldım. Konum olarak çok iyi bir
yerde ve işleten kişi elinden geldiğince yardımcı oluyor. Fiyatı da uygun
olunca böyle bir yerden fazla bir beklenti içinde olmamanızı tavsiye ederim.
Slovenya’daki son günüm de böyle geçtikten sonra ertesi sabah ilk ışıklarla
kalkıp bir saatlik yolculuktan sonra havaalanına ulaştım. Çantamdaki plastik
şişeler dışında bir sıkıntı da yaşamadım. Onları çıkarıp uçağıma bindim ve
Slovenya’yı geride bırakıp tekrar güzel ülkeme doğru yola çıktım.
Teşekkür
Bana bu projeye katılma fırsatı verip çok özel insanlarla tanışıp birlikte
vakit geçirme imkanı sağladığı için Siyamder ailesine ve bizimle projenin her
anında ilgilenen proje sorumlumuz Merve’ye, birlikte
geçirdiğimiz süre içinde keyif almamı sağlayan tüm arkadaşlarıma ve 3T'ye(Tuğba,Tuğçe ve Tolga) teşekkürü borç bilirim.
Yazar Hakkında: Adım Hasan, nam-ı diğer Sebastian. İngilizce öğretmenliği üçüncü sınıfta okuyacak olan,ülkesi ve dünya için kendi çapında birşeyler yapmaya çalışan bir dil ve kültür meraklısı.
DönüştürDönüştür EmojilerEmojiler