Ağabeyimin sLOVEnya Macerası- Yolculuk Esnası-2

Kaleden döndüğümde saat beş olmamıştı bile. İkindi namazımı kılıp çıkmak istediğim için biraz odada beklerken aynı odada kalacağımız iki Alman kız odaya girdiler. Yirmi gündür Avrupa’yı gezen iki kız kardeş olduklarını öğrendim.

Vakit gelince izin isteyip namazımı kıldım. Birlikte olduğumuz süre boyunca da bu konuda saygısızlık etmeyi bırakın, birçok Müslüman geçinen insandan daha saygılıydılar. Bu düşüncem sonraki günlerde de giderek pekişti. Eğer ibadetlerinizi yerine getirip getiremeyeceğiniz konusunda tereddütleri olan biriyseniz, hiç düşünmeyin bile. Bu konuda kimsenin bir saygısızlığını görmedim kaldığım süre boyunca.

Akşamüstü birlikte dışarı çıktık. Araba kiralayacaklarını söylediler ve uzunca bir süre bunun için uğraştılar. Akşam olduğunda araba kiralamışlardı. Onlar araba kiralayınca ben de acaba ertesi gün Zagreb’deki rezervasyonumu iptal edip onlarla takılıp biraz daha ucuza ve keyifli bir maceraya atılabilirim diye düşünmeye başladım. Göl kıyısında manzarayı seyrederek akşam yemeği için döndük. Yemek yapmayı bilmiyordum. Onlarsa gittikleri yerde yemeklerini çoğu zaman kendileri yapıyormuş. Birlikte yiyebilir miyiz dedim, kabul ettiler. Sayelerinde o akşam makarna da olsa boğazımdan yemek namına bir şey geçmişti. Slovenya’da bulunduğum sürece pek fazla yemek yiyemediğimi söylemeliyim. Çünkü yemek türünden bir şey yemeye kalkarsanız 10 Euro’yu gözden çıkarmanız lazım. Fakat fastfood dükkanlarında yarı fiyatına rahatlıkla karnınızı doyurabilirsiniz.

Ertesi sabah erkenden kalkıp Zagreb’de rezervasyonumun olduğu hostele mail attım. Rezervasyonumu Booking üzerinden yapmıştım ve ücretsiz iptal seçeneği yoktu. Neyse ki yarım saat geçmeden iptal işleminin gerçekleştiğini söyleyen bir cevap geldi. Ve rezervasyonu Booking üzerinden değil de hostelin kendisiyle iletişime geçerek yaparsanız Booking fiyatından daha ucuz gelebileceğini de öğrendim. Fakat Booking üzerinden yaparsanız rezervasyonunuz garanti olur. Hostelle iletişime geçerek yaparsanız başınıza gelebilecek bir takım aksilikler olabilir, hazırlıklı olun. Yok yere birkaç Euro fazladan vermeniz gerekebilir.

İptali de gerçekleştirdikten sonra birlikte gezmeyi teklif ettim. Onlar da benzin parasına ortak olduktan sonra neden olmasın dediler. Kabul ettim ve onlar önde ben arka koltukta, çıktık yola. 
İlk durağımız Kranjska Gora oldu. Tabi arabayla gezmek farklı oluyor. Meğerse o civarda küçük ve şirin bir göl varmış. Durup birkaç fotoğraf çekindikten sonra Alplere çıkmak için tekrar arabaya bindik. O gün dikkatimi çeken diğer bir olay da iki kez karşıdan gelen arabanın üzerimize doğru gelmesine rağmen şoför koltuğundaki arkadaşımın kornaya basmayı aklına getirmiş olmamasıydı. Meğerse Almanya’da tehlike durumu dışında korna çalmak yasakmış. Herhâlde bu yasak sebebiyle korna çalmayı unutmuşlar. Neyse ki ikinci seferinde kardeşi yan koltuktan uzanıp kornayı bir Türk gibi kökledi de karşıdan geleni uyandırdı. 

Diğer ilginç bir olaysa 1600 metrede başımıza geldi. Slovenya’da hiç görmediğim park görevlisini 1600 metrede görünce bayağı bir şok oldum. Biz de park etmedik tabi onun olduğu yere. Ayrıca vadi içinde öyle bir yerde durduk ki Slovenya’da en çok beğendiğim yer orasıydı. Soca Vadisi’nde akan suyun berraklığı ve muhteşem sesi inanılmaz bir huzur veriyor insana. 


O gün dağ tepe dere üstünde geçti. Yolda eğitim sistemleri hakkında biraz bilgi sahibi oldum ayrıca. 
Dil eğitimi bizdekinden daha erken yaşta başlıyor ve ikinci üçüncü dil için de lise beklenmiyormuş. 
İsteyenler daha liseye başlamadan İngilizce dışında da yabancı dil dersi alabiliyormuş. Zaten ikisinin de konuşmaları ve aksanlarından etkilenmiştim doğrusu. İngilizceyi açık seçik bir İngiliz aksanıyla konuşuyorlardı. Kardeşlerden küçük olanı Kanada’da kalmış fakat büyük olanının böyle bir deneyimi olmamasına ve sözel dilsel dersler yerine sayısal derslere yoğunlaşmış olmasına rağmen İngilizce olarak kardeşinden altta kalır yanı yoktu.

Akşam döndüğümüzde ocak çalışmadığı için yulaflı bisküvilerle idare ettim. Rezervasyonumu daha önce yaptırmadığım için de o gece iki İngiliz ve bir Fransız ile aynı odayı paylaştım. 

Sabah erkenden tekrar başkente gidip gezilecek yerleri gündüz gözüyle gördüm. Önce meydanı, sonra kaleyi yürüyerek baştan başa gezdim. En fazla yarım saatlik yürümeyle görülmesi gereken birçok yere gidebiliyorsunuz. Kaleden de Ljubljana’nın yukarıdan görüntüsünü seyredip sıcak havalarda serinleme imkânına sahip oluyorsunuz. 
Nehir boyunda çok sayıda fastfood dükkanı var. Hatta çok da güzel köfte ekmek yapan bir yer var. Ben orada karnımı doyurdum. Eğer domuz eti yemeyen biriyseniz gittiğiniz her yerde içindekini sormanız şart. Fakat varsa da söylüyorlar merak etmeyin. 

Kapanışı da akşamüstü meydanda müzisyenleri dinleyerek yaptım. Soğuk iliklerime işlese de meydanda şarkı söyleyen yaşlı çifti bırakmak zor oldu. Sonra erasmusla giden bir arkadaşın tarif ettiği bir yerden birkaç çeşit farklı çay aldım. Hediyelik eşya almak isterseniz biraz elinizi cebinize atmanız gerekebilir. Bu yüzden hediyelik olarak anahtarlık ve Milka dışında pek bir şey getiremedim. 

Slovenya’daki son günümde de merkeze ve otogara oldukça yakın olan Ana Hostel’de kaldım. Konum olarak çok iyi bir yerde ve işleten kişi elinden geldiğince yardımcı oluyor. Fiyatı da uygun olunca böyle bir yerden fazla bir beklenti içinde olmamanızı tavsiye ederim. 
Slovenya’daki son günüm de böyle geçtikten sonra ertesi sabah ilk ışıklarla kalkıp bir saatlik yolculuktan sonra havaalanına ulaştım. Çantamdaki plastik şişeler dışında bir sıkıntı da yaşamadım. Onları çıkarıp uçağıma bindim ve Slovenya’yı geride bırakıp tekrar güzel ülkeme doğru yola çıktım.

Teşekkür
Bana bu projeye katılma fırsatı verip çok özel insanlarla tanışıp birlikte vakit geçirme imkanı sağladığı için Siyamder ailesine ve bizimle projenin her anında ilgilenen proje sorumlumuz Merve’ye, birlikte geçirdiğimiz süre içinde keyif almamı sağlayan tüm arkadaşlarıma ve 3T'ye(Tuğba,Tuğçe ve Tolga) teşekkürü borç bilirim.

 Yazar Hakkında: Adım Hasan, nam-ı diğer Sebastian. İngilizce öğretmenliği üçüncü sınıfta okuyacak olan,ülkesi ve dünya için kendi çapında birşeyler yapmaya çalışan bir dil ve kültür meraklısı.